Perşembe, Kasım 08, 2007

STOCKHOLM'DE SÖYLEV KONFERANSI

STOCKHOLM’DE “SÖYLEV” KONFERANSI DÜZENLENDİ
Süreyya GÜRGÜN / 28 Ekim 2007 Stockholm


İsveç’in Başkenti Stockholm’de Bugün İsveç Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından, Mustafa Kemal Atatürk’ün Söylevi konusunda bir seminer düzenlendi. 28 Ekim Pazar Günü saat 12.30’da Stockholm Merkezindeki İşçi Eğiitim Merkezi ABF’te düzenlenen toplantıya büyük ilgi gösterildi.Açılış konuşmasını yapan Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Mustafa Sönmez, Mustafa Kemal Atatürk’ün mecliste söylevini okumasının üzerinden seksen yıl geçmiş olsa da bugün de önemini koruduğunu örneklerle anlattı. Mustafa Sönmez, ülkenin bugün de aynı tehlikelerle karşı karşıya bulunduğunu belirterek, son zamanlardaki PKK cinayetlerine ve tepkilere dikkat çekti. Mustafa Sönmez daha sonra tüm cumhuriyet şehitleri için saygı duruşuna davet etti. Saygı duruşu ve istiklal marşı söylenmesinin ardından Stcokholm Büyükelçisi Necip Egüz'ü davet etti
Büyükelçi böyle bir konferans düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Metin Analizleri Okutmanı Münevver Oğan’ı kürsüye davet etti.Münevver Oğan slayt gösterisi eşliğinde söylevin yazınsal açıdan önemi konusunda bir konuşma yaptı. Oğan, Mustafa Kemal’in salt tarihsel gerçekleri dile getiren kuru bir metin yazmadığına dikkat çekti. Romandan şiire, tiyatrodan öyküye dek değişik yazın türlerinden yararlanarak canlı bir metin yarattığını söyledi. Söylevin bölümleri ve kurgusal yapısını örneklerle anlattı.Daha sonra konuşan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Görevlisi Profesör Dr. Cevat Geray, söylevin okunduğu günden bugüne anlamını koruduğuna değindi. O zamanki koşulları ve bugünlere nasıl gelindiğini anlattı. Cevat Geray, bugünkü koşullara geniş yer verdiği konuşmasında yine Mustafa Kemal’in görüş ve düşüncelerine ne denli gereksinme olduğunu açıkladı. Konuşmacılardan sonra dinleyicilerin yorum ve sorularına geçildi. Soru ve yanıtlarda ülkenin içinde bulunduğu durumdan duyulan rahatsızlık dile getirildi. Neler yapılması gerektiği konusunda sorular sorulurken, söylevin tüm gençlere dağıtılması önerisinde bulunuldu. Tüm gençlerin bu çok önemli eseri okuması gerektiği vurgulandı.Bir dinleyicinin karamsar olduğunu belirtmesi üzerine yılların yurtsever, devrimci öğrencilerin sevgili öğretmeni Profesör Dr. Cevat Geray, ” Hayır, karamsar olmanın sonuçlarına dayanamam. İyimserim. Mutlaka günün birinde halkımız örgütlenecek ve gerici, sömürücü güçleri yenecektir” dedi.

Çarşamba, Ağustos 08, 2007

GENELKURMAY BAŞKANLIĞI'NIN 20 HAZİRAN 2007 TARİHLİ BİLDİRİSİ

TARIH : 27 NİSAN 2007NO : BA- 08 / 07

Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır. Bu bağlamda; Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde Kur'an okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir. 22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur. Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir. ",1] ); //-->
Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.
Bu bağlamda;
Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde Kur'an okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.
22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.
Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir. Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir. Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir. Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya’da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir. ",1] ); //-->
Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir.
Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.
Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya’da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir. Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir. Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir. Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. ",1] ); //-->
Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.
Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.
Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Tüm hakları saklıdır © Copyright 2005-2007

ANKARA'DA YENİ BİR ŞİİR DERGİSİ: SİNCAN İSTASYONU

Ankara'da yeni bir şiir dergisi yayıma başlıyor: Sincan İstasyonu
Yayın yönetmenliğini usta şair Abdülkadir Budak'ın yapacağı Sincan İstasyonu aylık yayımlanacak.
Türk şiirinin gündemini belirlemede etkili olmasını umduğumuz derginin ilk sayısı eylül ayında şiirseverlerle buluşacak.
Sincan İstasyonu'nu çıkaracak olan Yazılı Kâgıt adlı ajans, kitap yayımcılığı alanında da uğraş verecek.

Sincan İstasyonu'na hoş geldiniz der, başarılar dileriz.


E-posta: sincanistasyonu@mynet.com
Tel: 0312 269 38 00

YAZIŞMA:
P.K.6 Sincan/Ankara

Tüm hakları saklıdır © Copyright 2005-2007

Çarşamba, Ağustos 01, 2007

22 TEMMUZ SONRASI...

Onyıllar var ki, halkın değerlerinin değişmesiyle birlikte, ülküsel anlamda tasarlanan mutluluk, memnuniyet anlayışıyla, kitlelerin mutluluk anlayışı arasında da büyük bir ayrım oluştu. Artık biriktirilen anılar yok; eşyalar, evler konuşmuyor. Sıradan insanın erdem duygusunun niteliğine ilişkin ciddi kuşkular duyulmasına yol açan olaylar sıkça yaşanır oldu.
Bugün dünyanın düz olduğuna inanan insan olmamalı, ama bu başat gerçeği bile algılamada sıkıntı çekecek yığınlar oluşturuluyor. (İçlerinde yıldızlardan haber aldığını söyleyen başkanlar bile var.)
Oysa günümüz insanının eskiye oranla gerçekleri görme olanakları (olumsuz yanlarına karşın) daha geniş. Nazım Usta'nın yazdığı gibi, tümü değil ama, kabahatin büyüğü halkın. Ama halkı suçlamak da kolaycılık. Onyıllardır eğitimsiz, kültürsüz, yetmedi çaresiz bırakıldı, sadakaya alıştırıldı.
Elbette değişkenlerin etkisi olmuştur. Küresel sermaye kriz oluşturma gizilgücüne karşın, dolaşımda olduğu kesimlerde gelir artırıcı etkiler yaratmış, bu da oya dönüşmüş olabilir. Ancak söz konusu olay; bu yolla kalkınılamayacağı, sağlıklı bir ekonominin ancak yatırıma, üretime, pazar korumalarına; borç stoğu oranlarının aşılmamasına, faiz dışı fazla vereceğim diye sosyal giderleri aşırı daraltmamaya, halkın onyıllarının her anlamda birikimi olan kurumların yok pahasına özelleştirilmemesine, toplum kesimleri arasında insancı bir öncelik sıralamasına dayalı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaya yeterli değildir. Bu alanda Prof. Dr. Korkut Boratav, Prof. Dr. Erinç Yeldan, Ergin Yıldızoğlu gibi uzmanların araştırmaları, yazıları anımsanmalıdır.

Çarşamba, Ocak 24, 2007

UĞUR MUMCU ÖLDÜRÜLÜŞÜNÜN 14. YILINDA ANILIYOR...

Sevgili Uğur Mumcu'yu yitireli on dört yıl olmuş, oysa acısı bugün gibi...
Mumcu'ların yokluğunun açtığı boşluğun, eksikliğin, yaranın ne kadar derin, ne kadar büyük olduğunu bilenler biliyor, anlayanlar anlıyor.
Meğer O kalpaksız Kuva-i Milliyecinin, güzellik, namusluluk anıtı insanın kalemi ne kadar kalıcı, sesi ne kadar gürmüş. Uğurlayışımızdan sonrası koca bir suskunluk...
Emperyalizmin amacını çözümlemek hiç zor değil. Bunun için dürüstlük, ulus sevgisi yeterli. Mumcu'lar Kemalizmin ve toplumcu yurtseverliğin günümüzdeki önderleriydiler. Sonsuza kadar önderlerimiz olacaklardır. Onları katletmekle Kemalizmin kalelerini yıkabileceklerini, gelecek kuşakların unutmasını sağlayabileceklerini sandılar. Başaramadılar, başaramayacaklar.

Cuma, Ocak 19, 2007

HRANT DİNK'İ ÖLDÜRENLERİ LANETLİYORUM!

Agos gazetesi yöneticisi gazeteci Hrant Dink Gazete'nin önünde katledildi. Bu cinayeti şiddetle kınıyorum, tetiği çekeni de, çektirenleri de lanetliyorum.

Bu cinayet önceki aydın cinayetleriyle birlikte düşünülmelidir. Ve analizlere şu bakış egemen olmalıdır: Bu cinayetten en kazançlı, en yararlı çıkanlar kimlerdir, hangi merkezlerdir? Bu soruya verilecek doğru yanıtlar bizi çoğu zaman gerçeğe ulaştıracaktır.
Şimdiden kimi ağızlardan iler tutar yanı olmayan yorumlar gelmeye başladı bile. Türkiye'nin Ortadoğu ve Kuzey Irak konusunda emperyalist planların yörüngesine çekilmesi amacıyla istikrarsızlaştırma operasyonlarının hedefi, alanı olduğu, olacağı tahmin edilmesi zor bir olgu mudur? Dink cinayeti de Türkiye'nin Balkanlaştırılması, Yugoslavya'laştırılması sürecinde iç savaş koşullarına sürüklenmesi çabalarına, söz konusu amaçla kışkırtma (provakasyon) tertiplerine tam da uygunluk gösteriyor. Bugüne kadarki emperyalist saldırıların yarattığı ulusçu yükselişi önleme amacına, Avrupa Birliği'ne girme adına her şeyimizi yitirmemizi isteyenlerin sömürülerinin önündeki engellerin kalkmasına, bundan böyle ulus yararına edilecek her haklı sözün önünün (hem de uzun zamandır haklılıklarını tümüyle yitirmişlerken) anında kesilmesine, ülkemizdeki gerginliğin artmasına cuk oturuyor.
Öyleyse sorumuzu yineliyoruz: Dink cinayetinden en çok hangi merkezlerin yararı var?

Ama boşuna uğraşıyorlar. Bu ilk tertip değildi. Başaramadılar, tutturamadılar. Bu ulusun mayası sağlam, özü sağlam. Umutsuzluğa yer yok! İnsanımız kimin, neyi, ne amaçla yaptığını öyle iyi anlıyor ki, dedim ya, boşuna çabalıyorlar!
Türkiye hiçbir toprağa benzemez!