“DERSİM”, CHP VE
DERSİMİZ
Günay Güner
Sıklıkla
yinelemek zorunda kaldığımız bir olgu var: Başta aydınlar olmak üzere ulusça
tutarlılığımızı, düşünce yeteneğimizi yitirdik. Bu gerçek güncel Dersim konulu
savlarda, tartışmalarda da tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkıyor.
Hüseyin
Aygün’ün, bu satırların yazarının nir TV kanalında bir yıl kadar önce tanık
olduğu sözleri de yaklaşık şöyleydi: “Dersim’de mezarsız ölülerin ruhları
huzursuz.” Bir düşünelim. Dersim olayının ağlatısal yanıyla sınırlı bilinmesi için
var güçleriyle çalışanlar konuya devrim, sınıf, zor, üretim ilişkileri,
özgürlük, eşitlik kavramları bağlamında bakmayı hiçbir zaman kabul etmiyorlar.
Onlara göre Cumhuriyet ordusu zevk aldığından, Dersimlilere düşman olduğundan
acımasızca saldırmış. Zaman Türk Devrimi’ni karalamak zamanıdır ya, bu
gerçekdışı anlayış hemen en üstünde tutuluyor. Dersim olayını sözde soldan
ortaya atanlara da sorarsanız devrimci, solcu, ilerici, anamalcılığa karşı,
eşitlikçi olduklarını söylerler. Mangalda kül kalmaz.
Öyleyse gerçek
nedir? Gerçek, Türk Devrimi’nin Anadolu insanını derebeylik düzeninin efendi
kul ilişkisinden kurtarıp, görece özgürleştirmesinde; bu özü taşımasında
gizlidir. Devrimler zor kullanılmadan, karşılıklı anlaşmayla, konuşa konuşa,
silahsız, şiddetsiz yapılabilse ne iyi olurdu değil mi? Ne ki devrimler böyle
olmuyor. Derebeyi, “eşraf”, “mütegallibe” direniyor. Sınırlar çiziyor.
Egemenlik bölgesi belirleyebiliyor. Yurtdışından, yayılmacı (emperyalist)
odaklardan destek alıyor. Onların silahını kullanıyor. İnsan onuruyla
bağdaşmayan aşağılık sömürü düzenlerini sürdürmek için kullarına, devrim
güçlerine saldırmaları için emirler sıralarlar. Buna bir de kutsallık eklerler.
Efendiler kullarını seyit, şeyh, şıh olduklarına da inandırmışlardır. İlerici
güçlere karşı Hasan Sabah örneği gibi de kullarını ölüme, öldürmeye
gönderebilirler. Hiçbir şey keyfi ve durduk yere olmuyor. İmdi Dersim olayında
bu sayılanların olmadığını kim söyleyebilir. Belirtilenlerin tümü yaşandı.
Fransız silahıyla Cumhuriyet’e, Türk Devrimi’ne saldırıldı. İlk saldıranlar
egemenliklerinin sarsıldığını anlayan derebeylerinin kullarıydı. Karakoldaki
askerleri şehit ettiler. Kendilerince çizdikleri sınırlar içinde vergi
vermediler; yüzyıllardır yaptıkları gibi kullarının, bölge halkının ürettiğine
el koymayı sürdürdüler. Eşkıyalık yaptılar. (Belgeleri her kaynakta
bulunabilir). Hiçbir gerçek devrim gericiliğe, kulluk düzenine boyun eğmez, geçit
vermez. Tersi durumda devrim yok olur, yenilir, ortadan kalkar. Türk Devrimi
gelecek kuşakların, dolayısıyla bizlerin güvenliğinin sorumluluğunu taşıyordu.
Devrimin kararlılığı bizleri asıl derebeyi zulmünden kurtarmıştır. Böyle olmasa
derebeyi soyundan gelmeyen hangi Dersimli eğitim alabilir, istediği mesleği
edinebilir, yönetim aşamalarına ulaşabilirdi. Demek ki soruyu şöyle sormalı: Kul
olarak kalmak mı? Eşit, özgür birey olmak mı? Başkası bilinmez ama bu
satırların yazarı bir derebeyinin kulu olarak doğmayı istemez.
Günümüzde
Tunceli’de birinci anadili olarak Zazaca konuşulur. Halkın Alevi olduğu
bilinir. Yine Aleviliğin tinsel kaynağının eşitlik, özgürlük, barış önderi,
savaşıcısı, düşünürü Hacı Bektaş-ı Veli olduğu açık gerçektir. Bu derin kaynağa
sözlü ekinin varsıl saz ozanları, düşün adamları Pir Sultan Abdal, Kaygusuz
Abdal, Şeyh Bedrettin… eklenir. Öyleyse özgürlük ve eşitlik yolunda can
verenlerle, onlara sevgi, saygı duymakla Seyit Rızacılık, Seyit Rıza ve
benzerlerinin kulu olmayı benimsemek nasıl bir araya gelebiliyor? Bu çelişkiden
sıkıntı duymamayı anlamak olanaksızdır.
Sayın
Hüseyin Ergün CHP’den istifa etmeli, derebeylik övgüsü nerede, hangi partide
baş üstünde tutuluyorsa oraya gitmelidir. Tunceli halkı onyıllardır
sevgilerinin ve bilgilerinin gücüyle yararlarına olanı biliyorlar. Sömürücü
siyasacılar ise artık seçimlerini yapmalıdır. Batı silahıyla ayrılıkçılık
yapmaya çalışırlarken, Atatürk’ü kıyımcı göstermeye çalışırlarken kaçınılmaz
biçimde başarısızlığa uğradıkları gibi maskeleri düşüyor gerici, halk ve
toplumculuk düşmanı oldukları apaçık ortalığa saçılıyor.
21 Kasım 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder