Günay Güner
İslam Devleti (IŞİD), Türkmenler,
Kürtler…
Onyıllar
önce yayılmacı (emperyalist) devletlerce kurulduğu bilinen İslamcı kırım
örgütü, yine aynı devletlerin haberalma
örgütlerince yönlendirilmekte, insanın kanını donduran kırımlar yapmaktadır.
R. Reagan-M.
Thatcher ikilisinin 1980’li yıllardan başlayarak dünyaya, azgelişmiş ülkelere
dayattığı, 1990’lı yıllarda oluşan tek kutuplu dünyayla da ivmesi artan Yeni
Dünya Düzeni, küreselleşme ilkelliği ortaçağı aratan kırım koşullarına değin
ulaştı. Uzun zamandır çalışma hakları, toplumsal güvenlik, sınıf dayanışması,
sendika kalmadığı gibi artık yaşam hakkı, can güvenliği de yok.
Konu çok
ayrıntılı. Her yanıyla irdelemek bir yazının sınırlarını zorlayacak boyutlar
gerektirir. Başta da belirtildiği gibi bu kırım örgütlerini kuran da ardından
engellemeye çalışıyormuş görüntüsü vermeye çalışan da aynı yayılmacı güçlerdir.
Bunlardan insancı hiçbir kaygı beklenemez. Örneğin ABD izlemsel (stratejik)
planları gereği, ikiz kulelere yapılan 11 Eylül 2001 saldırısına, bu saldırıda
3000 yurttaşının öldürülmesine bile göz yumabildi. CIA’nın önceden bildiği
kanıtlandı.
Günümüze
dönersek, İslamcı kırım örgütü Türkmenleri, Ezidileri, Süryanileri, Asurileri,
Keldanileri, düşman saydıkları diğer toplulukları tarihte bile görülmedik
biçimde yok etmeye çalışmakta, kırımdan geçirmektedir. Kadınların, kızların
ırzına geçilmesine, köle olarak satılmalarına duyarsız kalınmaktadır. Ne ki
aynı zamanda IŞİD kırımının engellenmesi gerekçesiyle bölge
biçimlendirilmektedir. Bu bağlamda “Bölge Kürt bölgesi yapılsın, sözde
Kürdistan kurulsun, bu amaçla Türkmenler yurtlarından, Kuzey Irak’tan sökülüp
atılsın diye mi IŞİD kırımının önü açıldı” sorusunun sorulması da olanaklıdır,
yerindedir.
Bölgede en
korumasız toplum Türkmenlerdir. (Türklerin kırıma uğraması, sürülmesi tarihte
de günümüzde de “uygar” dünya için önemli olmamıştır). İlginçtir ki ne
Türkiye’den ne de başka bir yerden hiçbir destek görmeyen Türkmenler kırımdan
kaçarken yol üzerindeki Kürt bölgesinden de kovulmuşlardır. Sesleri çıkmadığına
göre insan haklarını, küreselleşmeyi, özgürlüğü dillerinden düşürmeyen Kürt
“aydın”ları da bu durumdan çok hoşnut olmalılar.
Durumdan
“vazife” çıkaran Eşbaşkan Selahattin Demirtaş ise PKK’ye hem de binlerce şehit
vermiş Türkiye’den silah istiyor. Gönderilirse kimse şaşırmaz.
Meğer PKK
bir kırım örgütü değilmiş! Hay Allah, eli kanlı İslamcı kırımını önlemek için
seferber olan bir hayır kurumuymuş. Örneğin 27 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul
Güngören ilçesinde ardı ardına iki bombanın patlatılması sonucu; beşi çocuk,
biri daha doğmamış bebek olmak üzere 18 kişinin ölmesi ve 154 kişinin
yaralanması ile sonuçlanan saldırıyla ilgisi olduğu söylenemez. Terhis olmuş,
evine dönen 30 askeri, otobüsten indirip kurşuna dizen, yüzlerce öğretmeni,
sağlıkçıyı, korucuyu, emekçiyi öldüren PKK değildir.
Kısacası
bugüne değin silahlanmak, derebeylerine bağlanmak akıllarına gelmemiş
Türkmenler öldürülebilir, kadınlarına, çocuklarına, gençlerine, yaşlılarına her
kötülük yapılabilir, hiç sorun değil!
4 Eylül 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder