“Milli İrade” Üzerine Alaycı Bir Yazı
Günay Güner
Şu “milli irade” sözünü her
duyduğumda halk olarak salak yerine konduğumuz duygusuna kapılıyorum nedense.
Seçmenin özgürlüğü için gelirinin, ekonomik bağımsızlığının, eğitiminin yeterli
olması, oyunu bireysel seçimiyle kullanabilmesi gerekirken bu koşulları tümünü
bilerek isteyerek (taammüden) yok edenler kalkıp bangır bangır “milli irade”
lafı ediyorlar. “Yoksa sizin ‘milli irade’ye saygınız yok mu” diye
gırtlaklarını yırtıyorlar.
Bu “milli irade”ciler meğer ne de
“millet”severlermiş! O değin severlermiş ki “millet”in parasından, “tüyü
bitmemiş yetim”in hakkından gözlerini, ellerini hiç ayırmamışlar. Kasalarını,
para sayma aygıtlarını, havuzlarını hiç ayrı tutmamışlar. İşte sevgi dediğin
budur!
Yetmedi öylesine tutumlu
olduklarından, oy savurganlığını önlemek adına, bireylerin değil, cemaatlerin,
aşiretlerin, tarikatların toplu oy vermelerini sağlamışlar. Toplu nikâh,
sünnet, iftar oluyor da oy niye olmasın.
Yine yetmedi, seçmen topluluklarının
daha kolay karar vermelerine yardımcı olmak adına (zamandan kazanalım) “Ne
kadar oy, o kadar ‘hizmet’”, “Oy
vermezseniz, ‘hizmet’i rüyanızda görürsünüz, (sopa var)” gibi savsözlerde
somutlaşan kuramlar ve ilkeler yaratmışlar, bilim dünyasına silinmez katkılarda
bulunmuşlardır. (Yüce Gök hepsinden razı olsun!)
“Türk” adının, insanların tarihte,
karın çok yağdığı zamanlarda, karda yürürlerken ayaklarının “türk, türk, türk…”
diye ses çıkarmalarından geldiğini, aslında herkesin Kürt olduğunu, turpun
büyüğünün de heybede olduğunu söylemelerine az kaldığı görülen Kürt
siyasetçilerin, BDP sözcülerinin (şimdi bir de nur topu gibi HDP var, barışlara
vesile olsun) “milli irade” sevdası ise ne değin övülse, anlatılsa azdır. PKK
adlı “kamu yararına dernek”le olan barışçı ilişkilerini (ki bu “kadim” örgüt
yakında Nobel Barış Ödülünü alabilir) her düzlemde ve fırsatta
dillendirmelerine karşın, seçmenlerinin hiçbir etki altında kalmadan, özgür
istençleriyle oy verebildiklerini savlamaları gerçekten tüm çevrelerde
hayranlık uyandırıyor. Bu iflah olmaz barış, demokrasi, eşitlik karşıtları, bu
“vesayetçiler”, “Kemalistler,” PKK adlı “kamu yararına derneğin” kalaşnikof,
bomba, havan topu… gibi silahlarla masum insanlara saldırdığı, örneğin 27
Temmuz 2008 tarihinde İstanbul Güngören ilçesinde ardı ardına iki bombanın
patlatılması sonucu; beşi çocuk, biri daha doğmamış bebek olmak üzere 18
kişinin ölmesi ve 154 kişinin yaralanması ile sonuçlanan saldırıyı yaptığı
“yalan”ını yaymaktan geri durmuyorlar. Bunlar gerçekdışı olduğundan kuşkusuz ki
seçmen de silah baskısı olmadan özgürce oyunu kullanabilmekte, seçimini
yapabilmektedir! Aksini söyleyenin alnı karışlanır. Vay haline.
Yaşasın “milli irade!”
Nasıl? Yoksa ikna edici olmadı mı?
Sizin de mi “milli irade”ye saygınız yok?
5 Şubat 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder