Cuma, Eylül 18, 2015

Madımak Kıyımı ile Charlie Hebdo Kıyımı Özdeştir


Günay Güner
Madımak Kıyımı ile Charlie Hebdo Kıyımı Özdeştir
Yeni Dünya Düzeninin ideolojik kılıfı postmodernizmdir. Yeni Dünya Düzeni egemenleri yeryüzünü biçimlendirirken tüm gerilikleri, ilkellikleri, insanlıkdışı anlayışları besledi, geliştirdi, aymazca destekledi.
Bu anlayışa göre ilerleme düşüncesi yadsınmalıdır. Yaşam ilişkileri, biçimleri arasında ilerleme düşüncesine göre bir aşama, düzey ayrımı olmamalıdır. Her yaşam biçimi, her değerler toplamı “saygın”dır. Giderek kutsaldır, dokunulmazdır.
Bu anlayışa göre ulus devletler (uniter yapılar) budunsal (etnik) ve dinsel yapıları baskılamaktadır. Ekinlerini “asimile” etmektedir. İnsan haklarından topluluk (cemaat) haklarını anlamak gerekir. Ulus devletler bu bakışla sınıflandırılarak “haydut devlet”, “halkını öldüren devlet”  olarak duyurulanlar savaş da içinde olmak üzere her yolla değişikliğe uğratılmalı, parçalanmalı, ortadan kaldırılmalıdır.
Özellikle son kırk yılda yaşananları tarihtekiyle yan yana getirirken, günümüzün bilişim, uygulayımbilim, uzaybilim gelişmeleriyle kıyımları birlikte düşünmek gerekir. Böyle bakıldığında çelişkinin yakıcılığı daha açık ortaya çıkar. Bir yanda bu değin gelişmiş bir dünya bir diğer yanda tarihtekinden hiç de hafif olmayan, belki de daha ağır kıyım koşulları… Yetmezmiş gibi Sartre’ın, Camus’nun, Simone de Beauvoir’in Varoluşçu sorumluluğunu taşıyan aydınlar da kitleler de yok.
Amerika Birleşik Devletleri yaklaşık 3.000 yurttaşının yaşamını yitirdiği 11 Eylül 2001 kıyımının ardından bile köktenci İslamcı yönetimleri, örgütleri, kıyım örgütlerini destekledi. Yalnızca ABD değil Avrupa Birliği devletleri de aynı yaklaşımı benimsediler. Bu çok ilginçtir.
Yayılmacı gerici siyasanın en yakıcı sonucu sözkonusu hedefteki devletleri oluşturan uluslardaki ilerici unsurların baskı ve kıyımla yüz yüze kalmalarıdır. Seçim hileleri, sınırsız parasal destek…
Aydınlanmacı birikimi yıkmak için batının desteklediği anahtar sözleri anımsayalım:  “vesayet”i ortadan kaldırmak, demokrasi götürmek, kimlik, Arap baharı, asimilasyon, özgürlük, soykırım, etnik, cemaat, tarikat…
ABD’siyle, AB’siyle batının çelişki gibi görünen bu siyasası yayılmacıların çıkarlarına uygundu. Özünde çelişki yoktu. Batı hiçbir zaman üçüncü dünya ülkelerinde aydınlanmacı yönetimler, akılcı kitleler istemez. Böylesi bir aydınlanmacı durumda sömürüsünün işlemeyeceğini, tıkanacağını bilir. Her an diz çökmüş ülkeler ister ve bunu oluşturacağı siyasaları izler.
Diğer deyimle batının kıyım karşıtlığı, uygarlıkseverliği gerçekdışıdır.
İşte Charlie Hebdo kıyımı batının her zaman “kendi sınırları dışında kalacağını tasarlayarak” sürekli beslediği İslamcı ve her tür kıyımın bumerang örneği kendisine dönüşüdür.
Kuşkusuz bu gerçek bir başka gerçeği görmemeyi gerektirmiyor: İslam kendi iç yapısında ve güncel dünyasında sürekli biçimde kıyım üreten ilişkiler dayatmaktadır. Bugün şiddetin başlıca kaynağı batı değil Müslüman yönetimlerdir, onların uyuşturduğu, uslarını aldığı Müslüman halklardır.
Bu durumun batıyla, batının sözkonusu siyasasıyla ilgisi yoktur. Bu ikisi birbirinden ayrı olgulardır.
Afganistan’daki okul baskınını, 200 çocuğun öldürüldüğü kıyımı, IŞİD kıyımlarını, Boko Haram’ın 2000 kişiyi öldürdüğü kıyımı, çok sayıda Türkmenin öldürüldüğü kıyımları, daha sayılamayacak kıyımları batının siyasasıyla açıklama olanağı yoktur.
Türkiye’deki gerileşmenin boyutu da bir kez daha ve alabildiğine ağır biçimde ortaya çıktı. Sokaktaki sıradan insan Charlie Hebdo kıyımını neredeyse savunur durumdadır. Demek oluyor ki bu yaratıklar her an yine insanları bir otelde kıstırıp yakabilecek ilkelliktedirler. 
Kınamaktan kaçınan Türkiye İslamcı gericiliği turnusol kâğıdı gibi bir kez daha kıyımcı yüzüyle ortaya çıkmıştır. Kıyımı kınamamanın gerekçesi olamaz. Daha iki gün öncesine  değin “basın özgürlüğü” diye yeri göğü inleten Zaman gazetesi ve benzerleri bu acı kıyıma ilişkin hangi güçlü, kararlı tepkiyi ortaya koydular?
Maraş kıyımı, Çorum kıyımı, Taksim, Madımak, Gazi, Gezi kıyımları ile Charlie Hebdo kıyımı aynı düzlemdedir. Durum bu kadar açıktır.
Batı toplumları, ulusları ise Libya, Suriye, Irak… gibi ülkeler yayılmacı güçlerin ordularının çizmeleri, ABD, Fransa, İngiltere… uçaklarının bombaları altında kıyıma uğrarken sessiz kalmamalı, karşı durmalıdırlar!
Umarız gelecekte böyle davranmaya başlarlar. 
Çünkü görüldüğü gibi, devletleri gericiliği beslerken, bu şiddet dönüp kendilerini de vurabilmektedir. Bu bir olasılık değil bilimsel gerçektir. 

Kıyım ne olursa olsun kararlılıkla kınanmalıdır. İnsanlık da aydınlanmacı olmak da bunu gerektirir.
12 Ocak 2015 

Hiç yorum yok: