Kürtçe, Türkçe,
Arapça Ezan
Günay Güner
Seçim döneminde kimilerince Kürt kesiminin ezanın Kürtçe okunmasını
istediği savı dillendirilince, İslamcı “okuryazarlar” fırsat bu fırsat deyip hemen
Türkçe ezan dönemini yalanlarla, bağnazca karalamaya çalıştılar. Sanırsınız ki
1932’den 1950’ye on sekiz yıl ezan Türkçe okunurken halk çağrının, seslenişin
sözlerini anlarken eziyetten inim inim inledi. 1950’de de hemen Demokrat
Parti’ye başvurup ezan Arapça okunsun, bu “zulüm” bitsin diye yanıp tutuştu!
Neymiş, Diyanet İşleri Başkanlığının 1932’de yayımladığı genelgede Türkçe
okunması zorunlu kılınmış.
Bu efendiler yapılanın devrim olduğunu unutuyorlar. Kuşkusuz devrimler
zoru, yaptırımı içerir. Önemli olan zorun yönüdür. Halka uygun gördüğü yerdir,
yaşam biçimidir. Bilindiği gibi laikliğin doğuşunda, gelişmesinde
Protestanlıkla birlikte İncil’in ulusların anadilinde okunmaya başlanmasının
payı büyüktür. Osmanlının son döneminde Türkçe ezan örneklerine rastlanırken,
Cumhuriyet öncesinde de bir öbek aydınlanmacı yazar Ziya Gökalp’ın şiirinde
belirttiği özlemi, toplumun birbirini, ekin kaynaklarını anladığı, Türkçenin
değerinin verilip yüceltildiği bir ülküyü paylaşıyorlardı. Bilge önder Mustafa
Kemal Atatürk yaptığı ekin devrimiyle yalnızca ezanı Türkçe, yani anlaşılan
dilde okutmamış, ulus okulları, çağdaş üniversite, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih
Kurumu, Anadolu Uygarlıkları Müzesi, köy enstitülerini kurmuş, dilimize uygun
ve kolay olan Latin abecesini geçerli kılmış, bilgi şölenleri düzenletmiş,
yaklaşık 600 doğu, batı klasik yapıtını çevirttirip halka ulaştırmıştır. Kuran’ın
en yetkin çevirisini yaptırmıştır. Misyonerliği yasaklamıştır. Yayılamaya
çalışılanın tersine halk (bir avuç sömürücünün dışında) bu büyük gelişmeden hiç
de rahatsızlık duymamıştır. Yararına olduğunu anlamış, benimsemiştir.
Gerçek şudur: Köy enstitülerini kapatan güç, ezanı da Arapça okutmaya
başladı. Böyle yapmak sınıfsal çıkarları gereğidir. İç tutarlılığı vardır.
Yoksa halk öyle istedi diye değil. Gericiliği halkın istediği işporta yalanına
us taşıyan hiç kimsenin inanmaması gerekir.
Ne ki bugün halkı aydınlatan devrim seçkincilik (elit), bilgisiz
kalmasını isteyen kesimin çabalarıysa halktan olmak sayılıyor. Gel de yanma…
19 Temmuz 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder