Cuma, Eylül 18, 2015

Öldürülen 35 İnsan






ÖLDÜRÜLEN 35 İNSAN

Günay Güner


Devlet yönetmek çocuk oyuncağı değildir. Büyük sorumluluktur. Yapboz tahtasına çevirerek ulusun güvenliğini sağlayamazsınız. Tersine güvenlikten yoksun duruma sokarsınız. Uludere’de yaşanan acı olay buna en yeni örnektir. Basında yaklaşımlar çok ilginç  Önceki yıllarda öküz altında buzağı arayan, kışkırtıcılık manşetleri atan, bu nedenle de hemen her defasında özür dileyecek durumlara düşen ikinci cumhuriyetçi yandaş basın bu olayla ilgili olarak şaşırtacak ölçüde nesnel. (Taraf bile olmadığı kadar nesnel). Ayrıca fazla da irdelemiyorlar. Örneğin Gülay Göktürk halkını öldürdü diyenlerce Genelkurmay’a, hükümete haksızlık yapıldığı kanısında. Ahmet Altan ise ilginç bir soru soruyor: “Kaçakçıların ‘her zamanki’ yolu üstünde, PKK’lılara benzemeyen kalabalık bir grup gördüğünde ‘burası kaçakçıların yolu, bunlar kaçakçı olmasın’ diyecek kadar bölgeyi bilen kimse yok muydu Genelkurmay’da bombalama emri verenler arasında?”  İşte tam da bu soru yanıtlanmalıdır. Gerçek bu sorunun yanıtında gizli. İşinin uzmanı tüm subayları, Atatürkçü subayları, en rütbelisinden en alttakine, nedensiz, sorgusuz tutup Hasdal cezaevine tıkarsan, istihbaratı Kuzay Irak’tan, ABD’den alırsan, bu istihbaratı kuşkuyla karşılayacak, denetleyecek, bölgeyi ve insanını iyi tanıyan, iyi ilişkiler kurmuş uzman subayladan yoksun bırakırsan ““Kaçakçıların ‘her zamanki’ yolu üstünde, PKK’lılara benzemeyen kalabalık bir grup gördüğünde ‘burası kaçakçıların yolu, bunlar kaçakçı olmasın’ diyecek kadar bölgeyi bilen kimse” kalmamış olur ve sonunda olacağı da budur.
Onlarca yıldır terörle mücadele sürerken neden bu boyutta bir olay yaşanmadı? Çünkü TSK’de ABD’nin oyunlarına gelmemekte direnen işinin uzamanı bir kadro vardı. Şu aşamada kanıtlanamaz ama ABD iç savaş çıkarmak ve bu gerekçeyi kullanarak Irak’ta, Libya’da, Yugoslavya’da olduğu gibi ABD ordusunu Türkiye’ye sokmak amacıyla bilerek yanlış istihbarat vermiş olamaz mı? ABD olsun diğer yayılmacılar olsun böyle işler yapmayacak değin iyi niyetli ve masum mudur? Hâlâ böyle düşünenler varsa şaşarım.
Yine bu günlerde sessizce bir olay daha oldu. Genelkurmay elektronik dinleme birimi, yani istihbarat birimi MİT’e devredildi. İkinci cumhuriyetçiler bu yapılanı sivilleşme, demokrasi çığlıkları atarak alkışlıyorlar. MİT çok “sivil” bir birim öyle mi? Bir anda nedense Maraş kıyımını, Çorum’u, Sivas’ı, Gazi’yi anımsıyorum. Benimki de iş olsun. MİT ile bu anımsadıklarımın ne ilgisi varsa… Ha sivil sivil diyorlar ya zaten bu insanın kanını donduran kıyımları da ceket, pantolon, gömlek (yani sivil) giyen sürüler yapmadı. Bu ayrıntıyı kimse anımsayamadığından ben de anımsayamıyorum. Sanırım üniformalıydılar. Evet, evet üniformalı… Yaşasın siviller!
Yine yaklaşık bir ay önce bir bakan Meclis kürsüsünden çıkıp Genelkurmay da kim oluyor, neden onlara soracakmışız, Genelkurmay bize bağlıdır, bizim emrimizdedir, dememiş miydi? Baktığımızda gerçeğin de bu olduğu görülüyor. Yani saygın bakan haklıdır. Öyleyse çıkıp hesabı da vereceksiniz. Öyle tıka basa sofradakileri silip süpürüp ardından faturayı ödemem demek olmaz. Sözü döndürüp dolaştırmayacaksın. İstihbaratı kim verdi açıklayacaksın. Genelkurmay da bu konuda sorumludur. Genelkurmay Milli Savunma Bakanlığı’nın emrindedir. Sivilleşme, demokratikleşme bunu gerektiriyor. Hazırlık çalışmaları sürmekte olan profesyonel ordu durumuna ulaştığımızda daha da sivilleşeceğiz. O zaman ordunun halkla ilişkisi de kalmamış olacak. Ne değin para o değin savunma. Hem makineler, aygıtlar yurdu savunacak. Öyle görünen karartılar sivil mi, terörist mi ayırmayacak. Şu anda hiç olmazsa Genelkurmay, emin misiniz? Bu insanlar teröriste pek benzemiyor, istihbarat doğru mu? diye birkaç kez sormuş. Ne hikmetse istihbaratı veren yer çok emin. Yakında soracak kimse çıkmayabilir.

Yandaş basın otuz beş insanımız için “öldürüldü” bile diyemiyor, “öldü” diyor. Uludere’de yaşanan büyük bir acıdır. Bunun sorumluları, kimlerin neden olduğu açıklıkla ortaya çıkarılmalıdır. Öyle akçalı gidermeyle (tazminat), özür dilemeyle geçiştirilmemelidir. 1937 yılını, Dersim olayını haklı olarak önemseyenlerin daha bugün olan Uludere öldürümünü açıklığa kavuşturmaları zorunludur. 
2 Ocak 2012 

Hiç yorum yok: